General Motors (GM) Hidrojenli Araç Geliştirmeyi Durdurdu

General Motors (GM), hidrojenle çalışan araçların geliştirilmesini durdurarak, bu alandaki uzun süreli çalışmalarını sonlandırdığını duyurdu. Yıllar süren araştırmalar ve pilot projelerin ardından, şirket hidrojen yakıt hücrelerinin karayolu taşımacılığı için uygun bir seçenek olmadığını kabul etti. Temelde hidrojenin yüksek maliyetleri, altyapı eksiklikleri ve düşük tüketici talebi gibi pratik nedenleri öne sürerek bu alandaki denemelerini sonlandırdı.

GM, hidrojenle çalışan araç konusunda uzun bir geçmişe sahip. 1966 yılında üretilen Elektrovana, tarihteki ilk hidrojenle çalışan araç olarak biliniyor; ancak bu araç daha çok laboratuvar deneylerinden ibaretti. Zamanla GM, özellikle enerji politikalarında yaşanan değişimlere ve petrol fiyatlarının artışına paralel olarak, konsept araçlar üretmeye devam etti. Ancak her yeniden canlanma, teknik ve ekonomik engeller nedeniyle kısa sürdü. Hidrojen yakıt hücreleri, düşük emisyon sağlasa da, yüksek maliyet, karmaşıklık ve altyapı gereksinimleriyle öne çıkıyordu.

GM, hidrojen yakıt hücresi sistemlerini farklı araç tiplerinde kullanmayı amaçlayan yeni bir modüler sistem geliştirdi. Honda ile iş birliği yaparak Michigan’da üretim yapmayı planladı; ancak bu iş birliği de, artık geliştirilmesi durdurulan yeni nesil hidrojen hücrelerine bağımlıydı ve dolayısıyla, bu yol da sonlandırıldı. Şirket ayrıca Nikola Motors ile bir ortaklık kurmuştu ancak bu da Nikola’nın iflasıyla sona erdi.

Bununla birlikte, hidrojenin enerji sistemlerinde yaşadığı dönüşüm yalnızca GM ile sınırlı değil. Taşımacılık sektöründe, ağır taşıtlar bile hidrojen yerine elektrikli bataryalı sistemlere yöneliyor. Megavat seviyesindeki şarj altyapısı standartlaştıkça, elektrikli ağır taşıt satışları yükseliyor. Elektrikli yük taşıma platformları, şoförlerin mola sürelerinden daha kısa bir zamanda enerji depolayabiliyor.

Hidrojenin taşımacılıktaki gerilemesi, mühendislik yeteneğinin bir başarısızlığı değil, enerji sistemlerinin gerçekliğiyle doğrudan alakalı. Elektrik enerjisini hidrojen üretmek için kullanmak, orijinal enerjinin büyük bir kısmını kaybetmesine sebep oluyor. Bu açıdan, elektrikli batarya sistemleri, şebeke enerjisinin yaklaşık üçte ikisini, hidrojen sistemleri ise bir o kadar kaybetmekte.

Son olarak, GM’nin hidrojenle çalışan araçlardan çekilmesi, hidrojenin taşımacılıktaki rolünün giderek azaldığını gösteriyor. Bu süreç, birçok şirketin hidrojen yerine daha ekonomik ve etkili alternatifleri tercih etmesiyle ilerliyor. Sonuç olarak, hidrojenin geleceği daha çok endüstriyel bir molekül olarak kalacak; enerji iletiminde sürdürülebilir bir çözüm sunamayacak.